31 Mart 2010 Çarşamba

Eskilerde Kalan Oyunlar

Uzmanlar, bilgisayar oyunlarıyla kapalı alanlarda dünyasını renklendirmeye çalışan çocukların fiziksel ve ruhsal gelişiminin de bundan etkilendiğini ifade ediyor.

İlk ve ortaokul yıllarında son ders zilinin çalmasını dört gözle bekleyip döndüğü evde, önlüğü seri bir şekilde çıkarıp ardından ekmek arası peynir ve zeytinle açlığını yatıştıran miniklerin soluğu sokakta aldığı dönemler, orta yaş ve üzeri grubun gözünden film şeridi gibi akıp gidiyor.

O yılların çocuk ve gençlerinin hafta arası ve hafta sonlarında günün farklı saatlerine göre yaydıkları oyunlar, bugünün çocuklarının çoğu tarafından bilinmiyor, ancak büyüklerin anılarında bir isim olarak öğreniliyor.

Çeyrek asır öncesi annelerin, ''Oğlum hava karardı hadi artık eve gel'', ''Akşama kadar topun peşinde koşturup durdunuz, daha bıkmadınız mı?'', ''Babanı da kahveden çağır da gel akşam yemeği yiyeceğiz'' diye seslendiği çocuklar, şimdilerde ''haydi çocuklar bilgisayarı kapatıp elinizi yıkayın, yemek yiyeceğiz'', ''internette oyun oynamayı bırakın da biraz çıkıp yürüyüş yapalım'' sözlerini duyuyor.

kullan

O dönemlerde, sokak aralarında, mahallenin futbol sahasında veya çevredeki diğer boş arazilerde oynanan topaç çevirme ve misket oyunlarının dışındaki çelik çomak, birdirbir, mendil kapmaca, güvercin taklası, uzun eşek, sek sek, bezirganbaşı, yedi kiremit gibi oyunların nasıl oynandığı konusunda bilgisi olmayan çocuklar, daha ilköğretimin ilk yıllarında başladıkları sınav maratonunu işe girene dek sürdürüp, bilgisayar oyunlarıyla zaman geçirmeyi tercih ediyor.

İnternet kafelerin girmeye başladığı köylerde de çocuklar bilgisayar teknolojisi ürünlere yönelmesine karşın geleneksel oyunları bir ölçüde de olsa hala yaşamına katıyor.

-OYUNUN ÖNEMİ-

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yaşare Aktaş Arnas, günümüzde bazı yetişkinler tarafından ''boşa geçen zaman'' olarak değerlendirilen oyunun, çocuğun fiziksel olarak gelişimi, duygularını ifade edebildiği, yeteneklerini, dil, zihin, sosyal ve duygusal becerilerini geliştirebildiği aktivite olduğunu söyledi.

Oyunun, çocuk için en doğal ve en aktif öğrenme ortamı olduğunu belirten Arnas, ''Çocuk için bu kadar önemli ve yararlı olduğunu ifade ettiğimiz oyun, ona araştırma, gözlem yapma, keşfetme, yeni beceriler geliştirme ve başarısızlık endişesi duymadan yeni ve değişik roller alma imkanı sağlar'' dedi.

Arnas, çocuğun aynı zamanda arkadaşlarıyla birlikte oynadığı oyunda paylaşma, yardımlaşma, çevre ile olumlu ilişkiler kurma, kurallara uyma, başkalarının haklarına saygı gösterme ve sorumluluk alma gibi temel toplumsal kuralları da öğrendiğini kaydederek, şunları ifade etti:

''Çocuk için yaşamı öğrenme aracı olan oyun, onun fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel ve dil gelişimi açısından çok büyük öneme sahip. Çocuğun koşma, atlama sıçrama, tırmanma, sürünme gibi fiziksel güç gerektiren oyunlar oynaması, onun dolaşım, solunum, sindirim ve boşaltım gibi sistemlerinin düzenli çalışmasını sağlamasının yanı sıra oksijen alımı, kan dolaşımı ve dokulara besin taşınmasını da artırmaktadır. Ayrıca, oyun sırasında çocuğun bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlaması, doğal olarak onun kas gelişimini de hızlandırmaktadır. Çocuk, oyun sırasında mutluluk, sevinç, acıma, korku, kaygı, dostluk, düşmanlık, kin, nefret, sevgi, sevilme, sevme, güven duyma, bağımlılık, ayrılık, ölüm gibi birçok duygusal tepkiyi öğrenirken, aynı zamanda bazı duygusal tepkilerini kontrol etmeyi ve denetim altına almayı da öğrenebilir. Aileler, hazaların ısınmaya başladığı ve doğanın canlandığı bugünlerde çocuklarına bu şansı tanımalı.''

Ortopedia Hastanesi Kalça ve Çocuk Ortopedisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emre Toğrul da insan organizmasının çok akıllı bir yapıya sahip olduğunu bildirerek, ''Bu yüzden bir kişi ne kadar çok hareket eder ve ne kadar çok spor yaparsa, organizma bu kişi iskeletini çok kullanıyor, o yüzden onu sağlam tutmalıyım diye düşünerek tedbirini alır ve kemiklerin sağlam olmasını sağlayan kalsiyum ve fosfor minerallerini kemikte depolar'' dedi.

-''KALSİYUM BANKASI 25 YAŞINDA KAPANIR''-

Aynı hastanenin Omurga Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mahir Gülşen ise insan vücudunun gençken, kalp, damar ve beyin fonksiyonları için ihtiyacı olan kalsiyum mineralini, yaşlılıkta kullanmak üzere kemiklerde biriktirdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

''Yani kemikler için kalsiyum bankası diye bir tabir kullanabiliriz. Ancak bu bankanın veznesi 25 yaşında kapanır ve artık kemik depolamaz. İleri yaşlarda da gıdalarla yeterli kalsiyum alınmazsa vücut kemikten kalsiyum çekerek harcar. Böylece kemik erimesi denilen ve kemikleri kırılgan hale getiren hastalık ortaya çıkar. Ne yazık ki, 65 yaş üzerinde kalça kemiği kırılması üçüncü sıradaki ölüm nedenidir.

İşte bu yüzden çocukların 25 yaşına kadar hoplayıp zıplamaları önemlidir. Biz bu yüzden Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte 'Haydi çocuklar zıplayalım, kemik bankasını dolduralım' adı altında düzenlediğimiz etkinliği öğrenim yılı başından beri devam ettiriyoruz.''

kullan

-ÇOCUK OYUNLARI NASIL OYNANIR?-

Artık çocukların önemli bir kısmının yaşamından çıkan oyunlardan bazıları şöyle oynanır:

Bezirganbaşı:

''Bezirganbaşı tekerlemesi ile ebe seçilir. Oyuncular seçilen iki ebenin kolları altından tekerleme eşliğinde geçerler. Başta verilen isimleri bilemeyenler ebelerin arkalarına geçerler ve iki farklı takım oluşturulur. Ardından ortaya bir çizgi çizilir ve iki takım çizinin gerisine ip ile kim düşecek çekişmesi yapar.''

Sek Sek:

''Başta çift ayak gidiş dönüşün ardından tek ayak gider ve tamamladığı karelerin içine ismini yazmaya başlar. Başkasının kutusuna basmadan gidiş dönüşü bitiren oyunu kazanır.''

Mendil Kapmaca:

''Ortada mendili tutacak biri seçilir. Sonra çocuklar aldım verdim ben seni yendim oyunuyla iki gruba ayrılırlar. Çizgilerden çıkış yapan çocuklar arasında mendili yakalayan yakalayamayanı mendille ebelemeye çalışır.''

Yedi Kiremit:

''Ortaya yedi kiremit konur, iki gruba bölünen çocuklar bunu top atıp isabet ettirerek yıkmaya çalışırlar. İlk deviren diğer grubu topla vurma hakkını kazanır. Topla en çok kişi vuran grup kazanır.''

Yağ Satarım Bal Satarım:

''En az beş kişi oynanır. Bir de mendile ihtiyaç vardır. Gönüllü varsa ebe olur. Yoksa kurayla ebe belirlenir. Hep beraber el çırparak şarkımızı söylerken, ebe, dairenin etrafında tempoya ayak uydurarak dolaşmaya çalışır. Birinin arkasına gizlice mendili bırakıp, kaçmaya başlar.''

Çelik Çomak:

''Biri uzun diğeri kısa iki sopa kullanılarak oynanıyor. Kısa olan ve sürekli yerde kalan sopa, uzun sopa ile uç kısmına vurup havalandırılarak havada vurulup en uzak noktaya kadar ulaştırılmaya çalışılır. Kısa sopaya, üç kez havalandırıp vuramayan oyuncu sırasını rakibine verir.''

Birdirbir:

''Birdirbir, daha çok çocuk veya gençlerin oynadıkları bir oyundur. Oyun, en az 10 kişi ile oynanır. Oyuna başlamadan önce çocuklar veya gençler aralarında birini ebe seçerler. Önce, oyunda ebenin duracağı yer belirlenir. Daha sonra ebenin haricindeki 9 kişinin ebeden en az 20-25 adım ötede duracakları yer belirlenir. Daha sonra hepsi 3-4 adım aralıklarla dizilerek bir hat teşkil oluşturur. Ebe eğilip belini kamburlaştırır, atlama yapacak 9 çocuk veya genç tekerlemenin kendi numarasına ait kısmını tam ebenin üzerinden atlarken söyler, devam ederek diğerlerinin üzerinden de atlar, en sona geldiğinde kendisi de eğilir.''


30 Mart 2010 Salı

Gülçin ve Yavuz

Bir Ömür Boyu Mutluluklar Dilerim Canlarım.





Na tatlısınız siz ya Maşallahhhh :)

Canım Ailem




Biz kızlarada maşallah :)

Herşey güzellikle geçti geriye tatlı anlar kaldı. Herkesin yüzündeki gülümseme hep aklımızda kalıcak. Herşey tam istediğimiz gibi geçti. Biz çok mutlu olduk. Maslak Ordu Evi çalışanlarına da ayrıca çok teşekkür ederiz. Servis'te hiç bir aksilik olmadan herşey yolunda gitti. Bu güzel geceyi sizler sayesin de tamamladık. Müzik ekibi de geceye damgasını vurdu onu da unutmamak gerek :). Bizi güzel oynattılar.
Herşey için gelen gelemeyen herkese çok teşekkür ederiz. Ayaklarınıza sağlık. Gelip bizi sevindiren herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Artık biz de kocaman bir aile olduk.
Sevgiyle Kalın...

Gülçin ve Yavuz


Nişan'lanacak çiftimizin odası.


Nişan'ımızın olacağı salon'umuz


Nişan Kurabiyesi Sepetimiz

Nişan Kurabiyelerimiz için Pastacı Rapunzel"e çok teşekkür ederiz.



Muhteşem makyaj için Sevil Parfümeri çalışanlarına sonsuz teşekkür'lerimiz sunarım. Herşey sizin sayeniz de daha güzel oldu :). Sizler baştan yarattınız o güzel makyaj'larınızla bizleri...


Çok güzelsin Maşallah sana canım benim.




Güzel günümüz geldi. Herşey çok güzel geçti. Hiç bir aksilik olmadan bitirdik. Biz genç'ler çok güzel eğlendik :). Hayatımızın en güzel ve en duygu dolu anlarını yaşadık. Geriye güzel anılar kaldı. Hayatınız boyunca her şeyin en güzeli hep sizinle olsun canlarım.
Sizi Çok Seviyorum...

26 Mart 2010 Cuma

27/03/2010



Nişan Yüzükleri

Yarın büyük gün. Umarım hava bize kötülük yapmaz :). Şu an için çok güzel bir hava var. Güneş bizi sakın yarın yalnız bırakma olur mu :). Canımın yarısı biricik kardeşimin yarın nişan'ı var çünkü. Hem hüzün hem sevinçle büyük gün'ü bekliyoruz.

Umarım herşey gönlünüzce olur. Hayatınız boyunca mutluluk sizin hep yanınızda olsun. Artık daha büyük bir aile oluyoruz. Ablan olarak her zaman yanınızda olacağım inşallah. Siz bizim için çok değerlisiniz. Kelimelerin tıkandığı nokta sanırım bu.

Gülçin ve Yavuz'um sizi çok seviyorum.

22 Mart 2010 Pazartesi

Nişan Bohça'sı



20/ 03/ 2010

Gülçin'imiz için hazırladığımız Nişan Bohça'sını cumartesi günü aile büyüklerimiz ile götürdük. Nişan için tüm bohçalar adet yerini bulması ve güzelliklerle hatırlanmak için hepsini süsleyip yola koyulduk. Gelinimiz Gülçin'inkileri özel pullu kurdelelerle süsledim :). Tüm bohçalar kırmızı kurdelelerle süslenip ailelere teslim edildi. Eski adetleri biraz da olsa yerine getirmek güzel. Yüzlerdeki tebessüm güzel. Misafir perverliğiniz için çok teşekkür ederim. Herşey çok lezzetli idi ellerinize sağlık.
Nişan'a az kaldı.

17 Mart 2010 Çarşamba

ÖYKÜ' M




MAŞALLAH SANA MİS KOKULUM


Güzeller güzel öykü'müz 26 Şubat' ta aramıza katıldı. Teyzesi onu çok seviyor. Hoşgeldin güzeller güzel kızımız. Biricik ortim hayatın boyunca hep mutlu olun. Allah sizi hiç ayırmasın. Kocaman bir aile olmanız dileğiyle Seray'ım.

Sizi çok seviyorum.


15 Mart 2010 Pazartesi

Bugün Benim Doğum Günüm


Hayatla röportaj yaptığımı gördüm rüyamda.

"Benimle röportaj mı yapmak istiyorsun?" diye sordu Hayat.

"Zamanın var mı?" diye sordum.

Gülümsedi ve ‘’Benim sonsuza kadar zamanım var.’’dedi.

Ne sorular var yüreğinde?İnsanlarla ilgili en çok neye şaşırıyorsun?diye sordum.

Hayat basladı anlatmaya:

"Çocukluktan sıkılıp büyümek için acele ediyorlar, sonra yine çocuk olmanın özlemini duyuyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sonra sağlıklarını kazanmak için paralarını kaybediyorlar. Gelecekle ilgili endişelenmekten şimdiyi unutuyorlar. Sonra da ne şimdiyi ne geleceği yaşayabiliyorlar. Deneyim iyi bir öğretmendir diyorlar ama deneyimin faturasını ödemek istemiyorlar. Hayatlarını kazanmak için eğitim alıyorlar ama yaşam ustası olmayı bilmiyorlar. Bu nedenle de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüyorlar."

Hayat elimi tuttu sıkı sıkı.. Bir süre sessiz kaldık,birşey konuşmadık.Sonra derin bir nefes aldım. Ona, insanların neleri öğrenmelerini istediğini sordum.

Hayat yanıtladı:

"Hiç kimseyi seni sevmeye zorlayamayacağını, yapabileceğin tek şeyin seni sevmelerine izin vermelerini isterdim. Affetmenin affederek öğrenilebileceğini öğrenmelerini isterdim. Başkalarıyla kendilerini kıyaslamamayı öğrenmelerini isterdim. İki insanın aynı şeye bakıp farklı şeyleri görebileceğini öğrenmelerini isterdim."

"Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil, en az şeye ihtiyaç duyan insan olduğunu öğrenmelerini isterdim. Bir sevecen yüreği derinden yaralamanın bir anda olduğunu; ama iyileştirmenin çok uzun sürdüğünü öğrenmelerini isterdim.Hayata pozitif bakmanın yaşama sevincini bir kat daha artırdığını öğrenmelerini isterdim..’’
Hayat derin bir nefes verdi. Hayatın nefesi kelimelere dönüştü.

"Söylediklerimi yüreğine kaydet.’’dedi.söylediği cümleyi yüreğime kaydetmiştim..

"Başkalarını affetmek yeterli değil, kendini de affetmeyi öğren".

Yüreğim kuş gibi hafiflemişti. son olarak bir soru daha sordum’’Hayat benden ne istiyorsun?’’dedim usulca..

Bütün odayı beyaz bir ışık kaplamıştı ve Hayat yanıtladı.

"Senin kendin olmanı istiyorum, yoksa başkası olurdun. Sana bugün ihtiyacım olduğunu bil, yoksa bugün benimle olmazdın. Kendi eşsizliğini ve biricikliğini bil; çünkü ben kendimi tekrar etmeyecek kadar yaratıcı ve zenginim. ve gerçekten TEK değerli olanım. Değerimi bil."

Can Dündar.


Hayatımdaki herkese çok teşekkür ederim. Hepiniz iyiki varsınız.
Ailenizin, dostlarınızın, arkadaşlarınızın kıymetini bilin. Her başınız dara düştüğünde onlar vardır yanımızda. Geriye baktığınızda güzel bir tebessüm olsun yüzünüzde. Ve keşke dememek için yaşamalı. Nefes almanın güzelliğini farkedin.

Eşim, oğlum, annem, babam, kardeşim iyiki yanımdasınız.

Tüm dostlarım isimleriniz kalbim de yazılı. Sizler benim için çok değerlisiniz.
Seray, sinem, arzu, yeliz, derya, kıymet, gülten, gülçin, fatma, berfu, meltem, seda, mehmet, güray, ramazan, nusret, serdar ve serdar daha ismini yazamadığım diğer tüm dostlarım, arkadaşlarım. Beni hiç yalnız bırakmayın sakın bırakmayın.

Kırmızı Kalem'im iyiki burdayım. Cancan, Evren, Deniz, Başaran, Cenk ve Yalçın sizlerle çalışmaktan dolayı çok mutluyum.

Sizleri Çok Seviyorum.

8 Mart 2010 Pazartesi

8 Mart Kadınlar Günü



Tüm hayatımdaki kadınlar'a KADINLAR GÜNÜNÜZ kutlu olsun. Tek bir gün ile kalmamak üzeri. Her gün bizim günümüz olsun.
Her zaman gülün. Gülümsemektir kadın olmak.

3 Mart 2010 Çarşamba

Gülçin ve Yavuz

Biricik kardeşim artık söz'lü :)


Hayatınız boyunca hep mutluluklar sizinle olsun canlarım benim. Bir ömür beraber olalım. Sizi çok seviyorum...

Söz çiçek'imiz

Söz Çikolatamız


Adet yerini bulsun :) Tuzlu Kahve

Biraz geç kalmış resimlerim.
Biricik kardeşim sözlendi. Sonun da oda sevdiceğine kavuşuyor. Kalbinizden geçen tüm güzellikler hep sizinle olsun.Bir ömür boyu bir yastık ta kocayın canlarım benim. Sözümüzü atlattık artık sıra nişan da :).
Nişan alışveriş listemizi yapıp en güzellerini almak için yola koyuluyoruz :).
En güzel günler bizi bekliyor...